Her şey 9. sınıfta kilo vermeye başladığımda yani ilk defa hayatımın bir unsurunu değiştirebileceğimi fark ettiğimde başladı. Önceden her şey bana söylenir ben de uygulardım.
Bu süreçte doğruyu ve yanlışı kendim fark etmem gerektiğini anladım. Kimsenin doğrularını öylece kabul edemezdim. Kimsenin hayatım hakkında söz sahibi olmadığını ve tüm bu hayatımın sorumluluğunun kendi üzerimde olacağını fark ettiğimde gelecekteki kendim için acıyordum, çünkü ben böyle devam edersem tüm acısını o çekecekti.
İşte fikir dünyamda reforma gittiğim o zamanlarda, adeta kafamı üstüne açıp üzerinde işlemler yapabilmemi sağlayan bir yöntem keşfetmiştim. Journaling!
Kendi “beynimi” kodlayabileceğim kod editörünü yani defteri sıkça kullanır olmuştum, sadece düşüncelerini üzerine kus ve bekle. İçine sinmeyen bir durum olduğunu anlayacaksın, o zaman yeni bir “Doğru” düşünerek onu yazmaya(sınamaya) başla. Bu şekilde sistematik bir “Kişiliksel Gelişim” yakalamış oldum.
Yaşadığım bir olayı defterime yazarken her zaman çıkarılabilecek derslere ve bundan sonra neyi nasıl yapmam gerektiğini yazıyordum, ilk zamanlarda kendimi zorlayarak yazmaya oturuyordum, sonraları her gün yapmadığımda kötü hissettiğim bir bağımlılığa döndü.
Üzerinden seneler geçti ve hayalimdeki fiziğe kavuştum, psikolojim hiç olmadığı kadar düzgün, birçok kötü alışkanlığı ve kişilik özelliğini geride bıraktım, hedeflerime ulaşmak için hiç bu kadar disiplinli olmamıştım. Şu an bu yazıları yazarken, ne kadar yol kat ettiğimi güşününce şaşırmadan edemiyorum.
Bunları teorik olarak herkes başarabilir, ama pratikte zihin bu kadar doğru kararı bir arada veremez, işte bunu bana sağlayan sistematik düşünme alışkanlığımdır, yani “Yazmak”. Ve o günden bu güne 500 sayfadan fazla defter, ve en az 1000 sayfa dijital formatta yazı yazmış biri olarak, geleceğimi ve işimi “Yazmak” kavramından bağımsız düşünemiyorum.
Polat Bakar